Kitabı yorumlamaya başlamadan önce birazcık yazar hakkında konuşmak istiyorum.
Temasını yakışıklı bir eşle başa çıkarken yeni doğum yapmış biri olarak çocuğuna bakma sanatını konu alan kitap bir annenin hayatıyla bir çok kişiye dokunarak "Yalnız değilmişim." dedirtiyor insana. Bu da verilmek istenen "Tünelin ucunda ışık var." mesajının yerine ulaştığını gösteriyor.
Ayrıca kitap her ne kadar yetişkinlerin hayatından bahsetse de her yaştan insan içerisinde kendine özgü şeyler bulabilir.
Özetlemek gerekirse, annelere güç vermek, küçüklerin hayatına renk katmak için yazılmış bir kitap denilebilir.
Gelelim en sık sorulan sorulardan birine. Bu romanda yazardan parçalar var mı?
Elbette var! Yazarın evliliği Ela ve Murat'ın ilişkisinden farklı olmasına rağmen Zeyno (yazarın kızı), Nona (bakıcı demekle geçemeyeceğim, aynı zamanda yazarın silah arkadaşı, yoldaşı) ve Turşu (kedisi) gerçek. Ela'nın Zeyno'ya olan hisleri de yazarın kendi kızına olan hisleri.
Aslında yazarın söylemediği ancak gözümden kaçmayan ufak tefek benzerlikler de yok değil hayatında. Örneğin:
Bu kitaba puanım on üzerinden 9. Bir puanı kırma sebebimse kitabın çogu bölümünde basit ve kısa cümleler kullanılması. Onun dışında hayran kaldığım bir kitap.
- 1979'da doğdu.
- 2002 - 2004 yılları arasında reklam ajanslarında metin yazarlığı yaptı.
- 2004 yılında senaristlik yaptı. (Örneğin; Emret Komutanım, Kızlar Yurdu, Puslar)
- Özgürce yazabimek için kariyerine ara verdi ve kitap çıkarttı.
- Ruhu çocuk kalan yetişkin bir vücuda sahip.
- Samimi.
Ama ben yine de size bir şeyler anlatayım.
Kitap dünyanın (iyi anlamda) en hareketli annesiyle hayata karşı duran Ela adlı bir karakterin gözünden anlatılmış. Hayatın yoluna koyduğu tüm taşlara rağmen hayatını on numara beş yıldız denilecek hale getiren Ela, doğum yaptıktan sonra tam anlamıyla hormonları tarafından ele geçiriliyor ve evliliği ile ilgili bazı şüphelere düşüyor. Bu şüphelerle başa çıkmaya çalışırken de okuyuculara evlilik kadar dostluğun da hayatta ne kadar önemli bir unsur olduğunu her zaman yanında olan arkadaşlarıyla göstermeyi unutmuyor.
Neyseki sadık bir eşe sahip olan Ela bu sorunun da üstesinden geliyor.
Aynı zamanda kitapta geçen:
"Sezaryenle doğan bebeklerin kafası daha güzel oluyor." diyen asistanın ta kendisi. Heyecandan ve yüzüne geçirdiği maskeden olsa gerek, onu tanımamıştım. "Kes sesini normalmiş !!! Ölüyorum. Kan kaybından gitmek üzereyim. Herkes yukarıda coşkuyla bebeğimin gelişini kutlarken, ben, burada, senin ellerinde, Hakk'ın rahmetine kavuşacağım pis kaltak!" demek istesem de, son gücümle gülümsemeye çalıştım ve sevimli bir ses tonuyla, "Ne olur güzel dikin. İz kalmasın." dedim.cümlelerinden de anlayabileceğiniz üzere kitabın yalın, anlaşılır ve eğlenceli bir dille yazıldığını hemen fark edebiliyoruz. Bu nedenle okurken hiç sıkılmıyorsunuz.
Temasını yakışıklı bir eşle başa çıkarken yeni doğum yapmış biri olarak çocuğuna bakma sanatını konu alan kitap bir annenin hayatıyla bir çok kişiye dokunarak "Yalnız değilmişim." dedirtiyor insana. Bu da verilmek istenen "Tünelin ucunda ışık var." mesajının yerine ulaştığını gösteriyor.
Ayrıca kitap her ne kadar yetişkinlerin hayatından bahsetse de her yaştan insan içerisinde kendine özgü şeyler bulabilir.
Özetlemek gerekirse, annelere güç vermek, küçüklerin hayatına renk katmak için yazılmış bir kitap denilebilir.
Gelelim en sık sorulan sorulardan birine. Bu romanda yazardan parçalar var mı?
Elbette var! Yazarın evliliği Ela ve Murat'ın ilişkisinden farklı olmasına rağmen Zeyno (yazarın kızı), Nona (bakıcı demekle geçemeyeceğim, aynı zamanda yazarın silah arkadaşı, yoldaşı) ve Turşu (kedisi) gerçek. Ela'nın Zeyno'ya olan hisleri de yazarın kendi kızına olan hisleri.
Aslında yazarın söylemediği ancak gözümden kaçmayan ufak tefek benzerlikler de yok değil hayatında. Örneğin:
- Gerçek hayatta da annesi kitaptaki gibi enerjik, neşeli ve sosyal biri.
- Yazarın zevkleri ve arkadaş ortamı Ela'nınkine çok uyuyor. Bozcaada sevgisi, arkadaşlarıyla biraraya gelince "itinayla ergene bağlamaları" vs.
Yorumlar
Yorum Gönder